25 Ağustos 2011 Perşembe

İftarda Buluştuk E-Ticaret Konuştuk


     Dün aksam eticad'in viaport oteldeki "iftarda buluşalım, e-ticaret konuşalım" adındaki iftar programına katılmıştım. Gelen maillerde 1000 kisi ile sınırlı olduğu belirtilen gecede ödül almak İcin mikrofon basına gecen her konuşmacının da belirttiği gibi, ben de bu kadar katılımcının olabilecegini tahmin etmiyordum. Nerdeyse tüm masalar  doluydu ve e-ticaretin Türkiye'deki önemli duayenleri de oradaydı.

Geceden bazı notlar
-- Hürriyet o gece yeni e-ticaret platformu yeniçarşım.com'un duyurusunu yaptı. Anlaşılan gitigidiyor'a bir rakip geliyor.

-- Birkaç ajansın videoreklam networku ve platformu kurmaya çalıştığını biliyorum ve ajans dönemimde ben de bunlardan birinin içindeydim. Ama netbookmedya sanırım biraz hızlı cikti ve o gece bu coolshark video platformunun duyurusunu yaptı. Bakalım gelecek günlerde bir iki tane daha video network haberi alacak miyiz.
--  E-ticarette isin basindayiz. O Akşam önemli mesajlardan biri de Sina afra, Emre Kurttepeli gibi önemli duayenlerin söylediği en önemli mesaj, e-ticaretin henuz basında olduğumuz ve daha önce turkiyeye burun kiviran tüm büyük yatırımcıların Türkiye'de mümkün olduğunca fazla e-ticaret firması ile görüşmeye çalıştıklarını söylemesi idi.
Muhafazakar kesime yönelik ilk ve tek fırsat sitesi saklışehir.com adına katıldığımız gecede oldukça renkli simalarla sohbet etme firsati bulduk. Tüm uzmanların söylediği şey, rekabete girmeyi gerektirecek bir durumun olmadıgını farkedip, daha farklı ne yapılabileceğine odaklanmak idi. Yolun başındayız çalışmaya devam.
Çorbadan sonra yemeklerin gelmesinin gecikmesi dısında hersey çok güzeldi. Eticad'a teşekkürler.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Buluştrend Yaza Merhaba Etkinliği

"Buluştrend - Yaza Merhaba" Etkinliği 25 Haziran'da yine yoğun ilgi gördü.
Astoria Cafe Nero'da gerçekleşen Etkinlikte,Tüm fırsatların ortak noktada toplatıldığı fırsatbufırsat.com'un kurucusu Oğuz Arslan ve Reyhan Çepik konuşmacı olarak katıldılar.
Ciddi bir dinleyici kitlesinin takip ettiği bu etkinlikte Oğuz ve Reyhan hem Projenin düşünce aşamasından bugüne kadarki süreci paylaştılar hem de Silikon vadisindeki durum hakkında güncel bilgileri verip,dinleyicilerin sorularını cevaplandırdılar. 
4 Saat sürek harika bir söyleşi oldu. Oğuz ve Reyhan gerçekten harika bir ikili olmuşlar. Her biri kendi alanında mükemmel donanımlara sahip olmalarına rağmen bir o kadar da mütevaziler. Bence  iki kişi ile 11 kişilik bir ekip işi çıkartmış olmalarıyla sinerji kelimesinin tam olarak anlamını karşılayacak bir manzara sergiliyorlar. 
Hem silikon vadisindeki durum, hem Melek Yatırımcı piyasasındaki gelişmeler ve onların Türkiye'mize bakışları, hem fırsat siteleri için yaptıkları ve yapacakları hakkındaki bilgiler hem de molalardaki ikili görüşmelerde bireysel girişimler için fikir almak isteyen genç girişimcilere verdikleri fikirler ile dolu, harika bir gün yaşadık. Saatin nasıl geçtiğini fark etmedik bile. Buradan hem Reyhana ve Oğuz'a, hem de organizasyonu yapan, yepyeni fırsat sitesi  saklisehir.com'un da kurucusu olan Ömer Ekinci'ye çok çok teşekkürler. 

12 Haziran 2011 Pazar

Windows 8'den İlk Görüntüler Yeryüzüne Çıkmaya Başladı

      Windows 8'in ilk görüntüleri internet ortamında dolaşmaya başlandı. Bunlardan biri de burada linkini vereceğim video'dur. Youtube üzerinde yayınlanan bu video'da da göreceğiniz gibi windows, yeni versiyonu ile tasarımdan sınıfta kalmış görünüyor. 
      Oldukça basit, dikdörtgenlerden oluşan sıradan bir tasarımcının bile yapabileceği bir basitlikte. İlk görüntüler olması hasebiyle, değiştirileceğini (veya taklit edilmesin diye böyle gösterildiğini) düşünerek teselli olmak istiyoruz. 
      Tamamen el ile kullanıma yönelik tasarlanmış gibi görünen yeni versiyonun,(net/note)booklarda touchpad veya normal mouse ile nasıl kullanılacağı da merak konusu oluyor haliyle. 
      Video ilerledikçe, yeni özellikleri gördükte, yine de farklı bir arayüz, farklı bir tarz, farklı bir teknoloji olduğunu düşünmeye başlıyoruz ki,  Excel programını açışı ile bir anda yine hayal kırıklığına uğruyoruz. Yine windows'un 95 versiyonundan itibaren görmeye başladığımız "Başlat Menüsü"  ile birlikte ekrana geliyor  program.

      Çinlilerin gözlerinin neden çekik olduğu sorulduğunda sebebinin microsoft olduğu söylenir. Ne zaman yeni bir windows çıksa "Başlat Menüsü" gören çinliler, iki eli ile kafalarının kavrayıp "yine mi yine mi" diye diye gözlerinin çekik kaldığı rivayet edilir :)

Şaka bir yana, acaba ben mi göremiyorum harika özellikleri. Bir de siz bakar mısınız.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Arama Motorlarındaki Büyük Yanlış

      Google ile tanışma tarihimizle eşdeğer olarak SEO denen bir şey var başımızda.Yani siz Google tarafından doğru indexlenmek istiyorsanız, sitenizdeki içeriği, Meta TAG'leri, URL'leri ve daha bir çok şeyi Google'ın belirlediği kurallara göre yapmak, hazırlamak zorundasınız. Bunun ilki META TAG ile başlamıştı. O zaman Meta TAG'inize yazdığınız şeye göre Google sizi indexliyor ve o kelimelere göre sizin sitenizi ziyaretçiye gösteriyordu.
      Peki Google neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuştu?
Cevabı gayet basit. Google'ın o zamanlar tüm sitelerin tüm sayfalarını taraması ve bunlarda geçen tüm kelimelere göre indexlemesi düşünülemezdi, çünkü o kadar bellek harcamak imkansızdı. Öyle ise site sahibi hangi kelimelerde görünmek istiyor ise o kelimeleri Google'a kendisi söyleseydi ve sitesini ona göre kaydettirseydi daha kolaydı.
      Aynen de öyle yapıldı. Nitekim siz sitenizi yaparken Tag'larinize hangi kelimeleri yazarsanız Google sizi o kelimeleri arayan ziyaretçilere gösteriyordu. Pozitivist bir bakış açısı ile değerlendirirsek, gayet mantıklı bir çalışma idi. Yani yüzlerce fasikülü olan bir ansiklopedinin index kısmının yine yüzlerce fasikül kadar olması mı, yoksa sadece ansiklopedideki başlıkların mı yazılması mantıklıydı. Elbetteki ikincisi. Öteki seçenekte, bir şeyi bulmak  imkansızlaşacaktı. Bu mantıkla(!) indexleme yapıldı Google'da.
      Fakat.
      Fakat bir şey unutuldu. Dürüst olmayan operasyonlar.
      Ya dürüst olmayıp, sitesinde o konu yer almadığı halde aramalarda çıkmak isteyen siteler olursa ne olacaktı. Mesela siz Demir üreticisisiniz. Çimento arayan bir kişinin de sitenizi görmesini istediğiniz için Tag'lerinizi buna göre ayarladınız. Google da sizi böylece indexledi ve Demir arayan bir kullanıcıya Çimento içerikli bir siteyi gösterdi.
      Bu durumda Google aslında ziyaretçinin istediğini getirmiş olmadığı gibi, ziyaretçinin zamanını da epey bir israf etmesine sebep oldu. Ziyaretçi gelen sonuçlar içinde istediği konuyu bulmak için oldukça fazla zaman harcamak zorunda kaldı.
      İşte Şu an tam da bu durum ile karşı karşıyayız. Gayet masum bir örnek ile anlatmaya çalıştığım bu problem şu an arama motorlarının başını belaya sokacak gibi duruyor. Çünkü Motorlar, arama vazifesinde başarısız olmaya başladı. En zor bir konu için bile milyon sonuç ekrana getiriyor ve bu sonuçların içindeki doğru sonuç sayısı giderek azalıyor.
      Bugünlerde Yahoo,Google ve Bing birlikte hareket edip kuralları yeniden belirlemeye çalışacaklar. Ezeli rakip olan bu markaların her an bir bahane ile ayrılacakları ihtimalini de unutmadan, yine de görüşmelerin neticesinde güzel şeylerin çıkmasını umuyorum. Aksi Taktirde Bu hataları giderek kendi ölümlerini getirecek gibi gözüküyor. Özellikle de her alanda ciddi büyümeler kateden sosyal ağların, arama motorlarının tahtını sarsmaya başladığı şu günlerde uzun yaşamak kendi ellerinde.

10 Mayıs 2011 Salı

Webrazzi Satılıyor.

     Hemen söyleyeyim ki bu doğru değil. Ama bu başlığı webrazzi'nin sayfasına girdiğinizde göreceksiniz.
      Dürüstlük, ve ziyaretçiyi aldatmamak, reklamlarda aldatıcı bir içerik kullanmamak, nelerin aldatmaya girdiği, nelerin normal görüleceği hep tartışma konusu olmuştur. Ve bunun standartlarını da belirlemek giderek zorlaşıyor.
      Anlaşılan Webrazzi'nin (daha doğrusu Limango'nun) bu reklam uygulamasını da (Case Study) gurubuna dahil edip ve bir süre de bunu tartışmaya açmalıyız.
     Webrazzi'nin sayfasına girdiğinizde (aşağıdaki resimde de göreceğiniz gibi) webrazzi'nin satılıyor olduğunu anımsatan bir başlık ile karşılaşıyorsunuz. Hele de internetiniz, Bilgisayarınız veya kullandığınız explorer'ınız biraz yavaş ise, o yazı 5-10 saniye kadar sabit olarak orada duruyor. Otomatik olarak merak uyandırıyor ve tıklıyorsunuz. (eminim herkes bir kere tıklamıştır)
Ardından (hoppalaaa)  dedirtecek bir şey oluyor. ve Webrazzinin sayfası kapanıp, Limangonun bir internet reklam deyimi ile kampanya için oluşturduğu Landing Page geliyor.
      Hem de Webrazzi'nin kurumsal renk ve formatında hazırlanmış olması da akla başka bir soru getiriyor.
      Tabi şaşırmamak elde değil. Belki bir kısmınız kızıyordur.
     Şimdi bunu gören digital reklam dünyası bu konuda ikiye ayrılacaktır. Bir kısmı Creative bulacak bu reklamı. Bir kısmı ise dürüst olmadığı için kullanıcıyı yanıltıcı diye değerlendirecek.
     Açıkçası bu işin malesef bir kuralı olmadığı için her iki fikre de itiraz etmek çok zor.
     Fakat kişisel olarak şunu söyleyeyim ki ben ikinci taraftayım. Çünkü ben limangonun reklamını birçok yerde zaten görüyorum, Burada da yine (yanıltılmış bir ziyaretçi olarak) bir limango reklamı ile karşılaşmış oluyorum. Ve eğer ben limangoya üye olmayacaksam, buradaki aldatmaca da beni uye yapmayı başaramaz. Yani bunu bir aldatmaca ve kullanıcının vaktini çalma olarak değerlendiririm. Ve burayı kapatıp webrazzinin sayfasına geri dönerim.
     Eğer bu reklamı bir ajans yapıyorsa, ve CPC (tıklama) bazlı bir anlaşma yapmış ise, emin olun bu yolla Limango'nun epey bir bütçesini alacak demektir. Çünkü ziyaretçiyi yanıltıcı bir yolla tıklatma yaptırılacağı için çok fazla insan tıklayacaktır. Ama bu tıklamalar, aslında neye tıkladığını bilmeyen bir kitleden gelen tıklamalar olduğu için bunları "sahte tıklama" statüsünde bile değerlendirebiliriz.
     Yok eğer bu bir CPL kampanyası ise, o zaman zaten gelecek olan Lead (yani üyelik kabulü) sayısına göre ödeme yapılacağı için(maddi açıdan) pek bir zararı olmayacaktır. Bir de üstüne benim gibi konudan bahseden birkaç kişi çıkarsa, bu iş WOM olayına bir katkı sağlayabilir. Ama bu sitenin okuyucu kitlesinin Limango'yu zaten duymuş olacağını düşünürsek, bu operasyonun fayda analizini yeniden yapmak gerekebilir. (açıkçası bu kampanyanın sonunda analitik değerleri görmek isterdim. en doğru değerlendirmeyi onlar verecektir)
     Ben olsam, burayı webrazzi üyelerine özel bir indirimle kullanmayı tercih ederdim. Bu küçük bir hediye olabilir, kayıtta hediye edilen tutarın arttırılması olabilir vs.Yani üzerinde biraz düşünülürse çok şeyler çıkabilir. Ama bu şekli ile kullanmış olmak, hem lead sayısını başka sitelerdeki reklam çalışmalarından çok daha fazla arttırmayacaktır, hem bir takım kullanıcıları webrazziye veya limangoya karşı kızdırabilir.
     Bu riski almayı çok mantıklı bulmuyorum.
     Ne yazık ki bunun ile ilgili kurallar ve çizgiler net konamadığı için bu konular dünya durdukça tartışılacak, her kes birbirine "sen de haklısın" demekten başka bişey yapamayacak.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Pazarlamada sosyal medya bir kandırmaca mı?

     Bu başlık hardwaremania.com sitesinde yayınlanan bir yazının başlığı.
     Her ne kadar yazıda soruya cevap verilmemiş olsa da ilgi çekmeyi başardığı kesin.
     Yazıyı aynen yayınlıyorum.

IBM tarafından yapılan bir ankete göre pazarlamacılar, hedef kitlelerine ulaşmak için daha gerçekçi çözümler arıyorlar.
Dün Boston’da yapılan bir pazarlama etkinliğinde açıklanan The State of Marketing 2011 raporu, çeşitli ülke, sektör ve hacimden 300′e yakın online ve doğrudan pazarlama şirketini kapsıyor. Sonuçlara göre pazarlamacılar hem mobil, hem de sosyal pazarlama beklentilerinde daha pratik yöntemlere başvurduklarını gösteriyor. Şirketler, özellikle son kullanıcıya yönelik pazarlama kampanyalarının büyük ölçüde bilgi teknolojilerine dayandığını farkettiklerini belirtiyorlar.
Anket sonuçlarından bazıları şöyle:
  • Pazarlamacıların yarısından çoğu sosyal medyayı kullanıyor, ancak aldıkları tepkiler sonucunda hevesleri baltalanmış. Abartılmış beklentileri törpülenmiş ve artık pazarlamacılar, sosyal mecraların daha odaklı sonuçlar verebileceği değerler arıyorlar.
  • Şirketlerin %40′ından fazlası mobil pazarlama taktikleri kullanıyor. %20′si de bu stratejileri yıl içinde gerçekleştirmeyi planlıyor.
  • Ankete katılanların yaklaşık %60′ı, “ölçüm, analiz ve öğrenme” sürecinin en büyük BT darboğazını oluşturduğunu, geçen yıl pazarlama gereksinimlerinde en üst sırayı BT desteğinin aldığını belirtiyor. %60′tan fazlası veriyi eyleme dönüştürmenin en büyük organizasyon sorunu olduğunu dile getiriyor.
  • Araştırmaya cevap verenlerin %90′ından fazlası, teknolojiye olan talep arttıkça ve benimsenme oranları yükseldikçe bir entegre pazarlama süiti ihtiyacı doğacağı fikrinde birleşiyor.
  • Pazarlama şirketleri, pazarlama etkinliğini daha iyi anlayabilmek için cross-channel attribution (herbir mecranın sürecin geneline yaptığı katkı) olgusuna artık daha ciddi yaklaşıyorlar.
Pazarlamacılar hem verileri nasıl derleyecekleri, hem de pazarlama performansını en iyi şekilde nasıl ölçebilecekleri konusunda sürekli sorunlar yaşadıklarını da belirtiyorlar.
Sosyal medya yönetiminde kullanılabilecek araçlar bolca mevcut, ancak pazarlamacılar gerçekte neyi ölçeceklerini ve neyin başarı kabul edilmesi gerektiğini tam olarak bilemiyorlar. Örneğin, linklerinizin tıklanması mı, retweet edilmek mi, yoksa transaction (herhangi bir şekilde veri aktarımı) mı başarılı kabul edilmeli? Ayrıca mecralardan (Facebook, mobil vs.) hangisi daha hesaplı? Kısacası bu araçlar yalnızca onlara ait verileri işleyebilme yeteneğiniz kadar başarılı olabiliyorlar.
Bu araştırmadan çıkarılabilecek en faydalı gerçek, pazarlamacıların artık beklentilerini gerçekçi hale getirdikleri ve bu sayede reklamverenlerin daha sağlıklı kararlar vermelerine yardımcı oldukları. Tüketici pazarında sosyal medya kampanyaları müşteriye abartılarak sunulduğu için gerçekdışı beklentilere sebep oluyor.

     Yazı ile ilgili şunlari söylemekte fayda var.
     Öncelikle bahsedilen raporu da inceledikten sonra,bunun IBM'nin Marketing sektörü için geliştirdiği bir dizi alternatif çözümün çatı ismi olan Unica'nın tanıtımı için gerçekten çok faydalı olmuş.
     Pazarlamada Sosyal medya bir kandırmaca değil tabi ki. Çünkü sosyal medya bir teori değil, şehrin sokakları kadar gerçek, okuduğunuz gazete kadar gerçek, cebinizdeki telefon kadar elle tutulur,evinizdeki televizyonunuz kadar gözle görülür bişey. Pazarlama yapıyorsanız burayı gözardı etmemeniz gerekir.
     Fakat;
     Firmaların "sosyal medyadaki pazarlama faaliyetlerinden alınan sonuçları değerlendirirken neye dikkat edeceklerini bilmemeleri sorunu" da bir gerçek.
     Sosyal medyanın tercih edilmesi önerilirken, aşırı abartıldığı da bir gerçek.(Ülkemizde marketin adına konuşan herkesin facebook ve twitter'dan abartılı söz ettiği de bir gerçek).
     Pazarlamacıların (ülkemizde bu çok daha fazla görülüyor malesef) gerçekte neyi ölçmeleri gerektiğini ve neyi (hangi değeri) BAŞARI olarak kabul edeceklerini bilmedikleri de bir gerçek.
     O nedenle birçok firmanın ajanslar tarafından sömürüldüğü de başka bir gerçek.

Rapora direk ulaşmak isteyenler için: http://campaigns.unica.com/survey2011


2 Mayıs 2011 Pazartesi

Sosyal Medya Marketing'de Microsoft Cephesi

     Sosyal Medya Marketing deyince akıllara ilk önce Facebook geliyor. Ardından da  "Medyanın zorlamasıyla" twitter ve friendfeed konuşuluyor. Ama aslında bu doğru bir sıralama değil. Eğer çalışmalarınızda, bütçe/operasyon paylaşımını böyle yaptıysanız büyük eksik var demektir.  O da Microsoft'un mecraları.
     Sosyal Medyada bence Facebook'tan sonra kesinlikle Microsoft'un mecralarını ikinci sıraya almak gerekiyor. Bilindiği gibi Hotmail hala (Türkiyede ve) dünyada kullanılan en yaygın mail olduğu gibi,Messanger'da yine en yaygın iletişim şekillerinden birisi.
Twitter ve friendfeed Türkiyede doğal yoluna girmiş değil. Hala zorlamalarla yürüyor. Birçok insan inandığı için değil, sadece "havas" denen tabakada konuşulduğu için bir hesap açıyor. O nedenle bu iki mecrada reklam yapacaksanız çok abartmamanızı tavsiye ederim.
     Microsoft giderek sosyal medyaya uygun değişiklikler yapıyor. Son versiyonundan sonra Messanger platformunu "facebook'u da içine alacak şekilde" geliştirdi. Yeni yüzü henüz Türkiye'de ciddi bir kullanıcı seviyesine ulaşmamış olsa da eski versiyonu ile Tükiye'deki en büyük payı aldığı için bu mecrayı kesinlikle sosyal medya opersayonlarımızda ikinci sıraya almanızı öneririm. tweeter'ın abartıldığı kanısındayım. (tabi bu onu unutmanız anlamına gelmesin)
     Bildiğiniz gibi, Microsoft tüm mecralarında advertising operasyonları için sürekli olarak yenilikler yapıyor ve tüm mecralarında mutlaka bir reklam alanı ayırmaya çalışıyor.Adwords reklamları için  Yahoo ve Bing'in bir çatıda birleşmesi son zamanlarda dikkati çekiyor.
     Benim önerim, Eğer X bir ülkede online reklam operasyonları yapacaksanız, Mutlaka o ülkedeki Google,Bing,Facebook ve Messanger kullanım değerlerini almanız ve ona göre bütçenizde mutlaka Microsoft platformlarına yer vermeniz yönünde olacak.
     Dediğim gibi, Hotmail türkiyede en çok kullanılan mail sistemidir. Burayı bile sosyal medyayı tamamlayıcı bâbında kullanmayı düşünebilirsiniz. Ayrıca Messanger, ülkemizdeki internet kullanıcılarının hâla olmazsa olmaz iletişim şekillerinden biridir. Özellikle yeni arayüzü ile daha büyük ölçülerde reklam alanlarına yer verilmiş olması ile güzel ve verimli reklam kampanyaları yapılabilir.
     Tabi eğer imaj reklamları yapacaksanız,MSN portalini de unutmayın derim.

     Son olarak, ne zaman ki Microsoft da (ajanslara özel hizmetler vermekle birlikte) son kullanıcının kendi kampanyalarını yapmalarındaki esnekliği arttırırsa o zaman tüm Microsoft alanları Google kadar ilgi görecek ve belki de.......

23 Nisan 2011 Cumartesi

iPhone'unuz varsa Takip Ediliyorsunuz.

      19-21 Nisan Where 2.0 Konferansında Alasdair Allan tarafından yapılan konuşmada ortaya çıkan bir konu gerçekten çok ilginç. Allan iPhone 3G'den itibaren tüm modellerde ve ipad'lerde Nerede olduğunuzu dakika dakika kaydettiğini açıkladı. Hattı bunu açıklamakla da kalmadı, küçük bir program sayesinde (iPhone Tracker)  bunu herkese gösterdi. Bu kaydın tutulduğuna dair Apple tarafından neden bir bilgi verilmediği ise merak konusu.
     Allan'ın yaptığı bir program sayesinde bu data harita üzerinden uygulamalı olarak daha sonra izlenebiliyor.Cihazın ilk açıldığı andan itibaren her dakikasının kaydedildiği hareket geçmişinizi, bu program sayesinde siz de görebiliyorsunuz. Nerede ne kadar bulunduğunuzu bile görebiliyorsunuz.
     Artık yalan söylerken iPhon'un sizi yalancı çıkarabileceğini hesaba katmanız gerekiyor. Ya da tam tersi, o dakikada nerede olduğunuzu iphone loglarından gösterip bu cihazı "kendinizi ispat etmek için de" kulllanabilirsiniz.
     Apple tarafından henüz bir açıklama yapılmadığı için, bu logların niçin tutuluğu bir soru işareti. Kimileri iPhone tarafından çekilen fotograflarda yer bilgisi eklemek için kullanılması düşünülmüş olabileceğini söylüyor.
     Adalet açısından da Logların kullanılması sözkonusu olduğu için, Apple insanların hareketlerini izlemeye almasından dolayı kanun karşısında zor duruma düşürebilir mi, bunu önümüzdeki günler gösterecek. Çünkü hiç kimse bu cihazları alırken bu logların tutulduğundan haberdar edilmiş değil ve buna rağmen cihaz açıldığından itibaren kişinin tüm lokasyonları kaydedilmeye devam ediyor.
     Bu logların tutulduğu dosya şifrelenmeden bulunduğu için bir virüsün telefona yüklenmesi ile bu logların dışarıya aktarılması da sözkonusu olabileceği düşünüldüğünde bunun bir Bug olup olmayacağı (veya güvenlik açığı olarak kabul edilip edilmeyeceği) de önümüzdeki günlerde çok tartışılacak konular arasında gözüküyor.
      Olumlu taraftan baktığımızda ise bu log sayesinde iphone için bir çok değişik yazılım da yazılabilecek. Mesela geliştirilecek küçük bir tool ile insanlar o an nerde olduklarını tek bir tıklama ile tweeter hesaplarına paylaşmak isteyebilecekler. Ya da  msn, skype gibi bir uygulamaya eklenece bir tool ile insanlar bulundukları yerleri birbirlerine paylaştırabilecekler. Veya Aileler, çocuklarına verdikleri iphone yuklenen özel bir ebeveyn programı ile çocuklarının o an nerde olduğunu online takip edebildikleri gibi, gün boyunca nerelere gitmiş olduğunu akşam toplu olarak görebilecekler.Aynı şey şirketlerin gezici personeli için de geçerli olabilecek.
Bu log sayesinde bunun gibi yüzlerce program geliştirilebilir.
Bakalım gelecek günlerde bu log için Apple, sorguya mı tabi tutulacak, yoksa yeni fırsatlara yelken açıldığı için teşekkür mü toplayacak. Merakla bekliyoruz. 

21 Nisan 2011 Perşembe

İnternet Mahir Film Oluyor.

(Konu ile ilgili çıkan bir haberi aynen paylaşıyorum.)

Yıllar sonra sessizliğini bozdu
Türkiye’nin internetle tanıştığı, çevirmeli bağlantı seslerinin odalarımızda çınladığı günlerde tanıştık onunla. Açtığı site ile değil Türkiye’nin dünyanın ilk internet ünlüsü oldu. www.ikissyou.org adlı sitesinden yaydığı ”This is my page … WELCOME TO MY HOME PAGE !!!!!!!!! I KISS YOU !!!” mesajıyla milyonlarca insana ulaşmayı başardı.

Mahir Çağrı, nam-ı diğer İnternet Mahir bugünlerde İzmir’de, kendini doğaya, hayvanlara, çocuklara yani sosyal sorumluluk projelerine adamış. Ama bir yandan da ülke ülke gezip İnternet Mahir’in hayatını filme çekiyor. Mahir Çağrı yoğun gezi trafiği arasında sorularımızı yanıtladı; uzun süredir kendisinden haber alamayanlara mesaj yolladı.
* İnternetle tanıştığımız günlerde açtığınız site ile dünya çapında tanındınız. Şimdi neler yapıyorsunuz?
Türkiye’de olduğum zamanlara İzmir’deyim. Bazen yurtdışına çıkıyorum. Geçen yıl bir süre New York’ta ev kiralamıştım. Yakında doğa ile başbaşa olabileceğim bir hayata geçmeyi planlıyorum. Zaten zamanımın büyük bölümünü engelliler, evsizler, çocuklar, doğa ve hayvanlar için iyi işler yapmaya ayırıyorum. Ama bunları basına manset olsun, gösteriş olsun diye yapmadığımdan çok fazla dikkat çekmiyor. Zaman zaman twitterda paylaşınca haberi oluyor insanların.

*Sizi takip edenler, hayranlarınız memnun mu bir anlamda bu kadar içine kapanık bir hayat sürmenizden?
Dünyanın pekçok ülkesinde arkadaşlarım, dostlarım var. Gazeteciler, yazarlar, artistler. Beni seven insanlarla görüşmeye devam ediyorum. Sohbet ediyoruz, fikir alışveriş yapıyoruz. Konferans, panel, açılışılar oluyor, katılıyorum. Kimbilir yurtdışında ya da Türkiye’de bir gazetede yazı yazarım. Ya da iyi bir proje olursa bir reklam filminde oynayabilirim. Çünkü Türkiye’de beni sevenler neden bu tarz işlerde yer almadığımı, talk showlara konuk olmadığımı soruyor.

*Hala yolda yürürken hatırlıyorlar mı sizi? Yanınıza gelip konuşanlar ne öğrenmek istiyor sizden, neler soruyorlar …

Elbette hatırlıyorlar. Hem Türkiye’de, hem yaşadığım yerde hem de yurtdışına çıktığımda yanıma gelip fotoğraf çektirmek isteyenler, beni sevdiğini gurur duyduğunu söyleyenler oluyor. Birlikte zaman geçirmek için evine davet edenler oluyor.

“Ünlü gibi yaşamayan en ünlü benim”
“Ünlü gibi yaşamayan en ünlü benim”
*Türkiye’den görüştüğünüz ünlü isimler var mı?

Ben Türkiye’de belirli bir sınıfın olduğu yerlerde, partilerde, gece yaşamlarında hiç olmadım. Sanırım böyle yaşayan tek dünya ünlüsü benim… Ünlü olmak benim hayatımı evimi, arkadaşlarımı , karakterimi değiştirmedi. Sanırım bu da bir ilk… Ama beni bir çok dünya ünlüsünün tandığını sevdiğini biliyorm, Julia Roberts beni sevdiğini yazmıştı mesela. Arkadaşlarının beni bildiğini, takip ettiğini , konuştuklarını yzamıştı. Elbette Bill Gates gibi bir çok iş adamı, siyasetçi, devlet başkanı ve aileleri de biliyor eminim. Obama ve eşi de biliyordur. Çünkü ilk olunca bilinir, tanınır olmak da normal oluyor.
* İnternete girdiğinizde neler yaparsınız?
Nete girdigimde maillerimi kontrol ediyorum. Dünyadaki olayları dış basından takip ediyorum. Amerika ve diğer ülkelerdeki hayranlarımla arkadaşlarımla konuşuyorum. Zaman zaman alışveriş yapıyorum. Belgesellere bakıyorum. Gittiğim, gideceğim yerleri siteden, twitterden duyuruyorum.

“Sponsorum olsun Google’la yarışırım”
* www.ikissyou.com sitenizi baktığımda sanki değişikliklere, yeniliklere pek de ayak uydurmadığınızı görüyorum. Neden geliştirmediniz?
Evet, sitede genelde bisey yapmadık. Aslında bilinçli bir tercih oldu bu durum. Çünkü o sitenin o şekli ile kalması sanki daha iyi olur gibi düşündüm. Ama bugünlerde yeni bir kaç proje var site ve yan sitelerle ilgili. Bazılarına yalnız değil de güçlü sponsor ya da partnerlerle girmek istiyoruz. Onun çalışmaları devam ediyor. Mahirtube’da bunlardan sadece birisi…

*Evet, mahirtube.com’ da da uzun zamandan beri “coming soon” notu var. Planlarınız neler?

Bu site ve başka projelerimiz için sponsor desteğine ihtiyacımız var. Neden Türkiye’den de bir Google-youtube-facebook çıkmasın… Yani milyonlarca insana ulaşabilecek, değeri milyarlarca dolar olabilecek böyle bir site ülkemiz, devletimiz için her açıdan kazanç olur ama bunun için ilgi ve destek gerek. Başbakan Erdoğan da zaman zaman uluslararası bir marka olmasını istediğini söylüyor, buna en çabuk ulaşabilecek kişi benim; dünyada iz bırakan milyonlarca hayranı olan biri için kolay olmaz mı?

İNTERNET MAHİR’İN EN’LERİ
-Resimleri en çok indirilen erkek
-Dünyanın en çekici 50 kişisi arasında ilk üçe giren ilk Türk
-En çok ziyaret edilen site ve ilk internet ünlüsü
-Forbes’un dünyada en ünlü 100 insan listesine giren tek Türk

“Hayatım film oluyor”
*Bir film projesi üzerinde çalıştığınızı duymuştum. Hangi aşamada?

Çekimlere USA’ de başladık. 2 yıldır sürüyor. Ülke ülke gezerek kendi yaşamımı çekiyorum. Sanırım çok güzel bir film olacak. Ama film çekmek oldukça yorucu ve pahalı bir iş.Ekip profesyonel. Bugünlerde final sahnesi planlanıyor. Zaman zaman çekiliyor, zaman zaman dinleniyoruz. Umarım bu yıl vizyona girer.

10 Nisan 2011 Pazar

40 milyon iPad piyasada. (Microsoft Yine Geç Mi Kaldı)

      Tablet PC'yi bilirmisiniz. (o rüzgar, o kadar hızlı geldi ve geçti ki, duymayanınız olabilir diye öyle söylüyorum)
      O zamanlar ben Acer Türkiye ofisinde Test bölümündeydim. Ve Tablet PC Türkiye'ye ilk geldiğinde,dergi editörlerinden bile önce ben test etmiştim. Hatta bir hata bile farketmiştim. İlk Tablet PC'de mikrofon ile harddisk birbirine o kadar yakın yerleştirilmişti ki, sesle komut alma özelliği aktifken, harddiskin tıkırtılarını komut diye yorumlamaya çalışıyordu yazılım. :)
      Buna rağmen Bill Gates bile Tablet Pc işletim sisteminin lansmanında bu ürünü kullanmıştı.
      Aradan onca yıl geçmesine rağmen Ne Tablet PC işletim sistemi, ne de Tablet PC'ler ciddi adetlerde satılmadı dünyada. Ne insanlar ondan bahsettiler, Ne de Microsoft ve donanım üreticileri bu konu üzerinde ciddi durdular.Ve tablet pc dönemi başlamadan kapandı.
      Aradan bir süre geçti. Apple accayip bir şey keşfetmiş gibi kulaktan kulağa fısıldamaya başladı. Herkes Merak etti. Herkes ondan bahsetmeye başladı. Gazatelerdeki köşe yazarları bile siyaseti bırakıp ondan bahsettiler. Lansmanında adeta zihinler durdu, gözler tutuldu. Ve Apple,  iPad diye bir şeyle çıktı milletin karşısına.Tabiri caiz ise şimdi yer yerinde oynuyor. Herkes  herkesten önce bir ipad alabilmek için yarış halinde. Bir arkadaşım ipad ilk çıktığında amerikadaki store'ları tek tek telefonla arayıp havaleyle alıp alamayacağını sormuştu. Store'lerde aynı gün ürünler tükendi.Siparişler aldı başını gitti. Apple bu yıl içinde 40 milyondan fazla iPad'i piyasaya sürmek için  harıl harıl çalışıyor. Tabi Çin'deki fabrikalar da ürünleri zamanında yetiştirmek için zamanla yarışıyorlar.
      iPad olayından sonra şöyle bi düşündüm, Bu cihazın (hemen hemen) aynı özelliklerine sahip olan Tablet PC (yaklaşık) 10 yıl önce çıkmıştı ve eğer ilgi görseydi 10 yıl içerisinde birçok versiyon değiştirerek ipad2'den çok daha donanımlı bir cihaz olacaktı.  Eğer o zaman tutulmuş olsaydı, şimdi bu adetlerdeki satışların sahibi HP,acer ve tabiki Microsoft olacaktı.
      Peki yanlış nerdeydi.
      Bir çok insan yanlışı, microsoftun erken davranmasında buluyor. Donanım şirketleri ile birlikte olup yeteri kadar piyasaların ve zihinlerin buna hazır edilmeden piyasaya çıkarılması sonucu bir yaz yağmuru gibi geldi ve geçti tablet pc devri.
      Bu ilk de değil aslında. Şimdilerde Netbook diye tabir edilen, daha düşük işlemci, daha küçük ekran, DVD sürücüsüz ürünleri Acer yine yaklaşık 4-5 yıl önce çıkarmıştı ve biz de o zaman türkiyeye bu ürünü getirmiştik. Ama malesef ilgi görmediği için devamı sipariş edilmedi bile. Ve ardından acer da bu ürünü üretmeyi durdurdu. (o ürünü çıktığı günden beri çok sevmiştim  2010 yılına kadar da onu kullanıyordum. ta ki yeni tasarımlı bir sony netbook alan kadar) Üsteli yeni aldığım netbook, eski acer'ım kadar bile performanslı çalışmıyor. 
iPad için sorulan soru bu ürün için de sorulmalı. Bu ürün neden tutulmadı.

      Cevap aynı.
      HP ve Acer markaları ve Microsoft, bundan dersini alır mı bilinmez ama şu bir gerçek ki Apple tüm ürünlerinde ürün çıkmadan önce zihinleri çok iyi hazırlamayı başarıyor. Defalarca böyle oldu. itouch,iphone3-4, iPad 1-2. Apple Air Notebook.  Adeta insanlar ağızları açık ürünü bekliyorlar.
      Sanırım Sony'de içlerinde olmak kaydıyla Microsoft,acer,HP gibi markalar oturup yeniden düşünmeli, pazarlama yöntemlerini derinlemesine yeniden gözden geçirmeliler. Bu sayede insanlık, iPad veya netbook gibi bir teknoloji ile 5-10 yıl gecikmeli olarak tanışmak zorunda kalmayacak.

9 Nisan 2011 Cumartesi

Google'ın Geleceği Facebook'mu

        Google'la ilk tanıştığımızda müthiş heyecanlanmıştık. Ne sorsak biliyordu. İlk defa aradığımıza "anında" ulaşmanın mutluluğu vardı bizde.İlkokuldan tutun da akademik seviyeye kadar herkes aradığı bilgiyi Google'da buluyordu, hem de hiç yorulmadan, zorlanmadan. Herşey iki parmak tıklaması kadar yakınlaşmıştı bize.Hatta öyle ki, kütüphanelerini yolları tozlanmaya başladı.
      Artık Google bizim göz bebeğimiz olmuştu. Kimseye soramadığımız soruları bile ona rahatlıkla soruyor ve cevabımızı alıyorduk. Neredeyse bir kısmımız için Bilgisayar demek Google demek olmuştu. Türkiyede "Google abiye soralım", "Google baba mutlaka bu konuya bir cevap verir" gibi sloganlar bile kullanılmaya başlandı halk arasında.
       Bir süre geçtikten sonra Google'ın sayfa sayısını göstern "oooo"'lar giderek artmaya başladı. En zor konu için bile milyonlarca sayfa tarayıp önümüze koymaya başladı. Hatta bazı konularda ilk sayfalarda aradığımızı bulamamaya başladık. Eskiden başka zorluklardan dolayı ulaşamadığımız şeye, bu sefer de fazla bilgiden dolayı ulaşmak zorlaşmıştı.
       Bir gün Facebook diye bişey duyulmaya başlandı. Neymiş, ne değilmiş derken kendimizi içinde bulduk. Her gün giderek daha fazla insan ondan bahsetmeye başladı. İlk zamanlar Google üzerinden facebook yazarak girdiğimiz site, bir süre sonra Google'ın pabucunu dama atıp açılış sayfamız olu verdi.
       Facebook Google'a göre daha eylenceliydi. İnsanlar vardı orda. yazdıkları şeyler vardı. fotoğrafları vardı. paylaştıkları vardı. Herkes hergün daha çok şey paylaşmaya başladı orada. Herkes neredeyse her gün ordan birbiriyle konuşur oldu. Çocuklar bile "Anne siz facebook yokken bilgisayarda ne yapıyordunuz ki" diye sorular yöneltmeye başladılar. Yani onlara göre facebook bir milattı.
       Türkiyede bile  20 milyondan fazla kişi facebook kullanmaya başladı. Öyle ki Tüm facebooktaki insanların sayısı şu an dünyanın en büyük dördüncü ülkesinden fazla oldu. Böyle olunca, şirketler markalarını orda konumlandırmaya başladılar. Reklam konusunda ciddi bir mecra olarak değerlendirilmeye başlayınca Google, bişeylerin olduğunu farketmeye başladı.
      Amerikada facebook sayfası Google'dan fazla ziyaret edilmeye başlayınca, Google'daki reklam payları facebook'a doğru kaymaya başladı.
      Google kara kara düşünmeye başladı tabiri caiz ise.
      Nerde yanlış yapmıştı acaba.
      Yıllarca insanları dinlemişti, gereksiz kalabalık olmaması için çok dikkat etmişti. Hatta zamanda çok değişik aplikasyonlar da geliştirmişti. Peki buna rağmen neden krallığı facebook'a kaptırıyordu.
      Bugünlerde Google'ın "yeni bir google" çalışması peşinde olduğuna dair fısıltılar dolaşıyor.
      Söylenenlere göre Google bu oyu kaybetmeye hiç niyetli değilmiş.
      Çok uzun sürmez çıkar gün yüzüne gerçekler.
      Hepimiz merakla bekliyoruz.
      Ne Dersiniz. Google yeni yüzü ile facebook'u unutturabilir mi.
     

3 Nisan 2011 Pazar

Networking Akademi
Uzun zamandır dünyada konuşulan bir iş geliştirme faaliyeti olarak tanımlayabileceğimiz bu olay, Networking Akademi ile türk iş dünyasında boy göstermeye başlıyor.
Yıllardır iş dünyasında amatörce yürüyen önemli konulara profesyonel bir bakış kazandıran bu çalışma sayesinde birçok şirketin kısa zamanda istedikleri konuma veya istedikleri platformlarda tanınmış olmasına büyük katkı sağlayacak gibi görünüyor.
Fakat Sitedeki videoda Ertuğrul beyin çekim yapmış olması, açıkçası networking akademi şirketinin (bir yönü ile) vermek istediği vizyon ve misyona uyar iken, çekimdeki duruş ve cümlelerin  doğaçlama yapılmış olmasından dolayı oluşan amatörlük, şirketin kalitesine olumsuz etki yapacak gibi duruyor. Böylesine güzel bir hizmet ve fikirle yola çıkmış olan bu firmanın daha profesyonel bir çekim yapmasını beklerdim açıkçası.
Ayrıca hem sitedeki videoyı izledikten sonra, hem de webrazzi gibi bazı sitelerde bulunan röportajlarını okuduktan sonra, henüz bu konuda tam bir metodolojiye sahip olmadıkları izlenimine kapıldım açıkçası.
Her şeye rağmen, bu fikrin altı boş değilse (ki boş olmadığı söyleniyor) kişi ve kurumlara hedeflerine ulaşmada ciddi bir katkı sağlayacaktır. Eğer evvela kendileri (müşterilerine önerecekleri metotları) uygulayacak olurlarsa kısa zamanda ciddi bir müşteri sayısına ulaşacaklarını tahmin etmek zor değil. Sonuçlarını hepbirlikte izleyeceğiz.
Kendilerine başarılar diliyorum.