23 Nisan 2011 Cumartesi

iPhone'unuz varsa Takip Ediliyorsunuz.

      19-21 Nisan Where 2.0 Konferansında Alasdair Allan tarafından yapılan konuşmada ortaya çıkan bir konu gerçekten çok ilginç. Allan iPhone 3G'den itibaren tüm modellerde ve ipad'lerde Nerede olduğunuzu dakika dakika kaydettiğini açıkladı. Hattı bunu açıklamakla da kalmadı, küçük bir program sayesinde (iPhone Tracker)  bunu herkese gösterdi. Bu kaydın tutulduğuna dair Apple tarafından neden bir bilgi verilmediği ise merak konusu.
     Allan'ın yaptığı bir program sayesinde bu data harita üzerinden uygulamalı olarak daha sonra izlenebiliyor.Cihazın ilk açıldığı andan itibaren her dakikasının kaydedildiği hareket geçmişinizi, bu program sayesinde siz de görebiliyorsunuz. Nerede ne kadar bulunduğunuzu bile görebiliyorsunuz.
     Artık yalan söylerken iPhon'un sizi yalancı çıkarabileceğini hesaba katmanız gerekiyor. Ya da tam tersi, o dakikada nerede olduğunuzu iphone loglarından gösterip bu cihazı "kendinizi ispat etmek için de" kulllanabilirsiniz.
     Apple tarafından henüz bir açıklama yapılmadığı için, bu logların niçin tutuluğu bir soru işareti. Kimileri iPhone tarafından çekilen fotograflarda yer bilgisi eklemek için kullanılması düşünülmüş olabileceğini söylüyor.
     Adalet açısından da Logların kullanılması sözkonusu olduğu için, Apple insanların hareketlerini izlemeye almasından dolayı kanun karşısında zor duruma düşürebilir mi, bunu önümüzdeki günler gösterecek. Çünkü hiç kimse bu cihazları alırken bu logların tutulduğundan haberdar edilmiş değil ve buna rağmen cihaz açıldığından itibaren kişinin tüm lokasyonları kaydedilmeye devam ediyor.
     Bu logların tutulduğu dosya şifrelenmeden bulunduğu için bir virüsün telefona yüklenmesi ile bu logların dışarıya aktarılması da sözkonusu olabileceği düşünüldüğünde bunun bir Bug olup olmayacağı (veya güvenlik açığı olarak kabul edilip edilmeyeceği) de önümüzdeki günlerde çok tartışılacak konular arasında gözüküyor.
      Olumlu taraftan baktığımızda ise bu log sayesinde iphone için bir çok değişik yazılım da yazılabilecek. Mesela geliştirilecek küçük bir tool ile insanlar o an nerde olduklarını tek bir tıklama ile tweeter hesaplarına paylaşmak isteyebilecekler. Ya da  msn, skype gibi bir uygulamaya eklenece bir tool ile insanlar bulundukları yerleri birbirlerine paylaştırabilecekler. Veya Aileler, çocuklarına verdikleri iphone yuklenen özel bir ebeveyn programı ile çocuklarının o an nerde olduğunu online takip edebildikleri gibi, gün boyunca nerelere gitmiş olduğunu akşam toplu olarak görebilecekler.Aynı şey şirketlerin gezici personeli için de geçerli olabilecek.
Bu log sayesinde bunun gibi yüzlerce program geliştirilebilir.
Bakalım gelecek günlerde bu log için Apple, sorguya mı tabi tutulacak, yoksa yeni fırsatlara yelken açıldığı için teşekkür mü toplayacak. Merakla bekliyoruz. 

21 Nisan 2011 Perşembe

İnternet Mahir Film Oluyor.

(Konu ile ilgili çıkan bir haberi aynen paylaşıyorum.)

Yıllar sonra sessizliğini bozdu
Türkiye’nin internetle tanıştığı, çevirmeli bağlantı seslerinin odalarımızda çınladığı günlerde tanıştık onunla. Açtığı site ile değil Türkiye’nin dünyanın ilk internet ünlüsü oldu. www.ikissyou.org adlı sitesinden yaydığı ”This is my page … WELCOME TO MY HOME PAGE !!!!!!!!! I KISS YOU !!!” mesajıyla milyonlarca insana ulaşmayı başardı.

Mahir Çağrı, nam-ı diğer İnternet Mahir bugünlerde İzmir’de, kendini doğaya, hayvanlara, çocuklara yani sosyal sorumluluk projelerine adamış. Ama bir yandan da ülke ülke gezip İnternet Mahir’in hayatını filme çekiyor. Mahir Çağrı yoğun gezi trafiği arasında sorularımızı yanıtladı; uzun süredir kendisinden haber alamayanlara mesaj yolladı.
* İnternetle tanıştığımız günlerde açtığınız site ile dünya çapında tanındınız. Şimdi neler yapıyorsunuz?
Türkiye’de olduğum zamanlara İzmir’deyim. Bazen yurtdışına çıkıyorum. Geçen yıl bir süre New York’ta ev kiralamıştım. Yakında doğa ile başbaşa olabileceğim bir hayata geçmeyi planlıyorum. Zaten zamanımın büyük bölümünü engelliler, evsizler, çocuklar, doğa ve hayvanlar için iyi işler yapmaya ayırıyorum. Ama bunları basına manset olsun, gösteriş olsun diye yapmadığımdan çok fazla dikkat çekmiyor. Zaman zaman twitterda paylaşınca haberi oluyor insanların.

*Sizi takip edenler, hayranlarınız memnun mu bir anlamda bu kadar içine kapanık bir hayat sürmenizden?
Dünyanın pekçok ülkesinde arkadaşlarım, dostlarım var. Gazeteciler, yazarlar, artistler. Beni seven insanlarla görüşmeye devam ediyorum. Sohbet ediyoruz, fikir alışveriş yapıyoruz. Konferans, panel, açılışılar oluyor, katılıyorum. Kimbilir yurtdışında ya da Türkiye’de bir gazetede yazı yazarım. Ya da iyi bir proje olursa bir reklam filminde oynayabilirim. Çünkü Türkiye’de beni sevenler neden bu tarz işlerde yer almadığımı, talk showlara konuk olmadığımı soruyor.

*Hala yolda yürürken hatırlıyorlar mı sizi? Yanınıza gelip konuşanlar ne öğrenmek istiyor sizden, neler soruyorlar …

Elbette hatırlıyorlar. Hem Türkiye’de, hem yaşadığım yerde hem de yurtdışına çıktığımda yanıma gelip fotoğraf çektirmek isteyenler, beni sevdiğini gurur duyduğunu söyleyenler oluyor. Birlikte zaman geçirmek için evine davet edenler oluyor.

“Ünlü gibi yaşamayan en ünlü benim”
“Ünlü gibi yaşamayan en ünlü benim”
*Türkiye’den görüştüğünüz ünlü isimler var mı?

Ben Türkiye’de belirli bir sınıfın olduğu yerlerde, partilerde, gece yaşamlarında hiç olmadım. Sanırım böyle yaşayan tek dünya ünlüsü benim… Ünlü olmak benim hayatımı evimi, arkadaşlarımı , karakterimi değiştirmedi. Sanırım bu da bir ilk… Ama beni bir çok dünya ünlüsünün tandığını sevdiğini biliyorm, Julia Roberts beni sevdiğini yazmıştı mesela. Arkadaşlarının beni bildiğini, takip ettiğini , konuştuklarını yzamıştı. Elbette Bill Gates gibi bir çok iş adamı, siyasetçi, devlet başkanı ve aileleri de biliyor eminim. Obama ve eşi de biliyordur. Çünkü ilk olunca bilinir, tanınır olmak da normal oluyor.
* İnternete girdiğinizde neler yaparsınız?
Nete girdigimde maillerimi kontrol ediyorum. Dünyadaki olayları dış basından takip ediyorum. Amerika ve diğer ülkelerdeki hayranlarımla arkadaşlarımla konuşuyorum. Zaman zaman alışveriş yapıyorum. Belgesellere bakıyorum. Gittiğim, gideceğim yerleri siteden, twitterden duyuruyorum.

“Sponsorum olsun Google’la yarışırım”
* www.ikissyou.com sitenizi baktığımda sanki değişikliklere, yeniliklere pek de ayak uydurmadığınızı görüyorum. Neden geliştirmediniz?
Evet, sitede genelde bisey yapmadık. Aslında bilinçli bir tercih oldu bu durum. Çünkü o sitenin o şekli ile kalması sanki daha iyi olur gibi düşündüm. Ama bugünlerde yeni bir kaç proje var site ve yan sitelerle ilgili. Bazılarına yalnız değil de güçlü sponsor ya da partnerlerle girmek istiyoruz. Onun çalışmaları devam ediyor. Mahirtube’da bunlardan sadece birisi…

*Evet, mahirtube.com’ da da uzun zamandan beri “coming soon” notu var. Planlarınız neler?

Bu site ve başka projelerimiz için sponsor desteğine ihtiyacımız var. Neden Türkiye’den de bir Google-youtube-facebook çıkmasın… Yani milyonlarca insana ulaşabilecek, değeri milyarlarca dolar olabilecek böyle bir site ülkemiz, devletimiz için her açıdan kazanç olur ama bunun için ilgi ve destek gerek. Başbakan Erdoğan da zaman zaman uluslararası bir marka olmasını istediğini söylüyor, buna en çabuk ulaşabilecek kişi benim; dünyada iz bırakan milyonlarca hayranı olan biri için kolay olmaz mı?

İNTERNET MAHİR’İN EN’LERİ
-Resimleri en çok indirilen erkek
-Dünyanın en çekici 50 kişisi arasında ilk üçe giren ilk Türk
-En çok ziyaret edilen site ve ilk internet ünlüsü
-Forbes’un dünyada en ünlü 100 insan listesine giren tek Türk

“Hayatım film oluyor”
*Bir film projesi üzerinde çalıştığınızı duymuştum. Hangi aşamada?

Çekimlere USA’ de başladık. 2 yıldır sürüyor. Ülke ülke gezerek kendi yaşamımı çekiyorum. Sanırım çok güzel bir film olacak. Ama film çekmek oldukça yorucu ve pahalı bir iş.Ekip profesyonel. Bugünlerde final sahnesi planlanıyor. Zaman zaman çekiliyor, zaman zaman dinleniyoruz. Umarım bu yıl vizyona girer.

10 Nisan 2011 Pazar

40 milyon iPad piyasada. (Microsoft Yine Geç Mi Kaldı)

      Tablet PC'yi bilirmisiniz. (o rüzgar, o kadar hızlı geldi ve geçti ki, duymayanınız olabilir diye öyle söylüyorum)
      O zamanlar ben Acer Türkiye ofisinde Test bölümündeydim. Ve Tablet PC Türkiye'ye ilk geldiğinde,dergi editörlerinden bile önce ben test etmiştim. Hatta bir hata bile farketmiştim. İlk Tablet PC'de mikrofon ile harddisk birbirine o kadar yakın yerleştirilmişti ki, sesle komut alma özelliği aktifken, harddiskin tıkırtılarını komut diye yorumlamaya çalışıyordu yazılım. :)
      Buna rağmen Bill Gates bile Tablet Pc işletim sisteminin lansmanında bu ürünü kullanmıştı.
      Aradan onca yıl geçmesine rağmen Ne Tablet PC işletim sistemi, ne de Tablet PC'ler ciddi adetlerde satılmadı dünyada. Ne insanlar ondan bahsettiler, Ne de Microsoft ve donanım üreticileri bu konu üzerinde ciddi durdular.Ve tablet pc dönemi başlamadan kapandı.
      Aradan bir süre geçti. Apple accayip bir şey keşfetmiş gibi kulaktan kulağa fısıldamaya başladı. Herkes Merak etti. Herkes ondan bahsetmeye başladı. Gazatelerdeki köşe yazarları bile siyaseti bırakıp ondan bahsettiler. Lansmanında adeta zihinler durdu, gözler tutuldu. Ve Apple,  iPad diye bir şeyle çıktı milletin karşısına.Tabiri caiz ise şimdi yer yerinde oynuyor. Herkes  herkesten önce bir ipad alabilmek için yarış halinde. Bir arkadaşım ipad ilk çıktığında amerikadaki store'ları tek tek telefonla arayıp havaleyle alıp alamayacağını sormuştu. Store'lerde aynı gün ürünler tükendi.Siparişler aldı başını gitti. Apple bu yıl içinde 40 milyondan fazla iPad'i piyasaya sürmek için  harıl harıl çalışıyor. Tabi Çin'deki fabrikalar da ürünleri zamanında yetiştirmek için zamanla yarışıyorlar.
      iPad olayından sonra şöyle bi düşündüm, Bu cihazın (hemen hemen) aynı özelliklerine sahip olan Tablet PC (yaklaşık) 10 yıl önce çıkmıştı ve eğer ilgi görseydi 10 yıl içerisinde birçok versiyon değiştirerek ipad2'den çok daha donanımlı bir cihaz olacaktı.  Eğer o zaman tutulmuş olsaydı, şimdi bu adetlerdeki satışların sahibi HP,acer ve tabiki Microsoft olacaktı.
      Peki yanlış nerdeydi.
      Bir çok insan yanlışı, microsoftun erken davranmasında buluyor. Donanım şirketleri ile birlikte olup yeteri kadar piyasaların ve zihinlerin buna hazır edilmeden piyasaya çıkarılması sonucu bir yaz yağmuru gibi geldi ve geçti tablet pc devri.
      Bu ilk de değil aslında. Şimdilerde Netbook diye tabir edilen, daha düşük işlemci, daha küçük ekran, DVD sürücüsüz ürünleri Acer yine yaklaşık 4-5 yıl önce çıkarmıştı ve biz de o zaman türkiyeye bu ürünü getirmiştik. Ama malesef ilgi görmediği için devamı sipariş edilmedi bile. Ve ardından acer da bu ürünü üretmeyi durdurdu. (o ürünü çıktığı günden beri çok sevmiştim  2010 yılına kadar da onu kullanıyordum. ta ki yeni tasarımlı bir sony netbook alan kadar) Üsteli yeni aldığım netbook, eski acer'ım kadar bile performanslı çalışmıyor. 
iPad için sorulan soru bu ürün için de sorulmalı. Bu ürün neden tutulmadı.

      Cevap aynı.
      HP ve Acer markaları ve Microsoft, bundan dersini alır mı bilinmez ama şu bir gerçek ki Apple tüm ürünlerinde ürün çıkmadan önce zihinleri çok iyi hazırlamayı başarıyor. Defalarca böyle oldu. itouch,iphone3-4, iPad 1-2. Apple Air Notebook.  Adeta insanlar ağızları açık ürünü bekliyorlar.
      Sanırım Sony'de içlerinde olmak kaydıyla Microsoft,acer,HP gibi markalar oturup yeniden düşünmeli, pazarlama yöntemlerini derinlemesine yeniden gözden geçirmeliler. Bu sayede insanlık, iPad veya netbook gibi bir teknoloji ile 5-10 yıl gecikmeli olarak tanışmak zorunda kalmayacak.

9 Nisan 2011 Cumartesi

Google'ın Geleceği Facebook'mu

        Google'la ilk tanıştığımızda müthiş heyecanlanmıştık. Ne sorsak biliyordu. İlk defa aradığımıza "anında" ulaşmanın mutluluğu vardı bizde.İlkokuldan tutun da akademik seviyeye kadar herkes aradığı bilgiyi Google'da buluyordu, hem de hiç yorulmadan, zorlanmadan. Herşey iki parmak tıklaması kadar yakınlaşmıştı bize.Hatta öyle ki, kütüphanelerini yolları tozlanmaya başladı.
      Artık Google bizim göz bebeğimiz olmuştu. Kimseye soramadığımız soruları bile ona rahatlıkla soruyor ve cevabımızı alıyorduk. Neredeyse bir kısmımız için Bilgisayar demek Google demek olmuştu. Türkiyede "Google abiye soralım", "Google baba mutlaka bu konuya bir cevap verir" gibi sloganlar bile kullanılmaya başlandı halk arasında.
       Bir süre geçtikten sonra Google'ın sayfa sayısını göstern "oooo"'lar giderek artmaya başladı. En zor konu için bile milyonlarca sayfa tarayıp önümüze koymaya başladı. Hatta bazı konularda ilk sayfalarda aradığımızı bulamamaya başladık. Eskiden başka zorluklardan dolayı ulaşamadığımız şeye, bu sefer de fazla bilgiden dolayı ulaşmak zorlaşmıştı.
       Bir gün Facebook diye bişey duyulmaya başlandı. Neymiş, ne değilmiş derken kendimizi içinde bulduk. Her gün giderek daha fazla insan ondan bahsetmeye başladı. İlk zamanlar Google üzerinden facebook yazarak girdiğimiz site, bir süre sonra Google'ın pabucunu dama atıp açılış sayfamız olu verdi.
       Facebook Google'a göre daha eylenceliydi. İnsanlar vardı orda. yazdıkları şeyler vardı. fotoğrafları vardı. paylaştıkları vardı. Herkes hergün daha çok şey paylaşmaya başladı orada. Herkes neredeyse her gün ordan birbiriyle konuşur oldu. Çocuklar bile "Anne siz facebook yokken bilgisayarda ne yapıyordunuz ki" diye sorular yöneltmeye başladılar. Yani onlara göre facebook bir milattı.
       Türkiyede bile  20 milyondan fazla kişi facebook kullanmaya başladı. Öyle ki Tüm facebooktaki insanların sayısı şu an dünyanın en büyük dördüncü ülkesinden fazla oldu. Böyle olunca, şirketler markalarını orda konumlandırmaya başladılar. Reklam konusunda ciddi bir mecra olarak değerlendirilmeye başlayınca Google, bişeylerin olduğunu farketmeye başladı.
      Amerikada facebook sayfası Google'dan fazla ziyaret edilmeye başlayınca, Google'daki reklam payları facebook'a doğru kaymaya başladı.
      Google kara kara düşünmeye başladı tabiri caiz ise.
      Nerde yanlış yapmıştı acaba.
      Yıllarca insanları dinlemişti, gereksiz kalabalık olmaması için çok dikkat etmişti. Hatta zamanda çok değişik aplikasyonlar da geliştirmişti. Peki buna rağmen neden krallığı facebook'a kaptırıyordu.
      Bugünlerde Google'ın "yeni bir google" çalışması peşinde olduğuna dair fısıltılar dolaşıyor.
      Söylenenlere göre Google bu oyu kaybetmeye hiç niyetli değilmiş.
      Çok uzun sürmez çıkar gün yüzüne gerçekler.
      Hepimiz merakla bekliyoruz.
      Ne Dersiniz. Google yeni yüzü ile facebook'u unutturabilir mi.
     

3 Nisan 2011 Pazar

Networking Akademi
Uzun zamandır dünyada konuşulan bir iş geliştirme faaliyeti olarak tanımlayabileceğimiz bu olay, Networking Akademi ile türk iş dünyasında boy göstermeye başlıyor.
Yıllardır iş dünyasında amatörce yürüyen önemli konulara profesyonel bir bakış kazandıran bu çalışma sayesinde birçok şirketin kısa zamanda istedikleri konuma veya istedikleri platformlarda tanınmış olmasına büyük katkı sağlayacak gibi görünüyor.
Fakat Sitedeki videoda Ertuğrul beyin çekim yapmış olması, açıkçası networking akademi şirketinin (bir yönü ile) vermek istediği vizyon ve misyona uyar iken, çekimdeki duruş ve cümlelerin  doğaçlama yapılmış olmasından dolayı oluşan amatörlük, şirketin kalitesine olumsuz etki yapacak gibi duruyor. Böylesine güzel bir hizmet ve fikirle yola çıkmış olan bu firmanın daha profesyonel bir çekim yapmasını beklerdim açıkçası.
Ayrıca hem sitedeki videoyı izledikten sonra, hem de webrazzi gibi bazı sitelerde bulunan röportajlarını okuduktan sonra, henüz bu konuda tam bir metodolojiye sahip olmadıkları izlenimine kapıldım açıkçası.
Her şeye rağmen, bu fikrin altı boş değilse (ki boş olmadığı söyleniyor) kişi ve kurumlara hedeflerine ulaşmada ciddi bir katkı sağlayacaktır. Eğer evvela kendileri (müşterilerine önerecekleri metotları) uygulayacak olurlarsa kısa zamanda ciddi bir müşteri sayısına ulaşacaklarını tahmin etmek zor değil. Sonuçlarını hepbirlikte izleyeceğiz.
Kendilerine başarılar diliyorum.